DEVA PARTİSİ İL BAŞKANI GÖKDEMİR, ARDAHAN’IN SORUNLARINA DİKKAT ÇEKTİ

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Ardahan İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. İl Başkanlığı görevini vekaleten yürüten Orhan Gökdemir başkanlığa seçildi.

SİYASET 26.08.2024 11:44:00 0
DEVA PARTİSİ İL BAŞKANI GÖKDEMİR, ARDAHAN’IN SORUNLARINA DİKKAT ÇEKTİ

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Ardahan İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresini gerçekleştirdi. İl Başkanlığı görevini vekaleten yürüten Orhan Gökdemir başkanlığa seçildi.

Başkan Orhan Gökdemir, kongrenin ardından basın mensupları ile bir araya geldi.  DEVA Partisi İl Başkanı Orhan Gökdemir'e, eski İl Başkanı Candar Yılmaz ve yönetim kurulu üyeleri de eşlik etti. Başkan Orhan Gökdemir, kongrenin yol arkadaşlarına, memleketimize ve ülkemize hayırlara vesile olmasını dileyerek, ülkemizin, bölgemizin ve Ardahan’ın ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal meseleleri ile ilgili fikirlerini paylaştı. 

Kamunun, özel sektörün, siyasi aktörlerin, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin ve kanaat önderlerinin yaptıkları faydalı ve doğru çalışmaları takdir edeceğini ifade eden Başkan Gökdemir, yanlış uygulamalarını, yerine getirmedikleri çalışmaları belirtip, yapıcı eleştirilerde bulunacağını söyledi.

Başkan Gökdemir konuşmasında şunları söyledi; “Türkiye büyük bir ülke. Avrupa’nın en geniş topraklarına ve en yüksek nüfusuna sahibiz. Sadece üniversite öğrencisi sayımız Bulgaristan’ın toplam nüfusu kadardır. Trilyon dolarlık milli gelir ile dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biriyiz. Devletimiz bizden her gün 20 milyar lira vergi alıp 30 milyar lira para harcıyor. Ancak tüm bunlar, çok az sayıda şehrimizde gerçekleşiyor.

Nüfusumuzun üçte biri dört büyük ilimizde yaşıyor – İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa. En kalabalık on il, nüfusumuzun yarısından çoğuna sahip. Terazinin bir kefesinde on il, diğerinde kalan 71 il…

Bundan daha yüksek bir yoğunlaşmayı ise ekonomide görüyoruz. Milli gelirimizin üçte biri tek başına İstanbul’da. Yarısı, en büyük dört ilde. Üçte ikisi en büyük on ilde. Yani ülkemizin ekonomisi üç birimse; bir birimi İstanbul’da, bir birimi sonraki dokuz ilde, bir birimi de kalan 71 ilde! Allah korusun, İstanbul ve çevresinde yaşanacak bir afetin nelere mal olacağını düşünebiliyor musunuz?

Bu yoğunlaşmanın neticesinde kişi başı milli gelirde müthiş uçurumlar meydana geliyor. Makul bir dağılım olsa illerimizin yarısı ortalamanın üstünde, yarısı da ortalamanın altında olmasını bekleriz. Ama bizdeki durum bambaşka: Ülkemizde sadece 13 il Türkiye ortalamasının üzerinde kişi başı milli gelire sahip. Geri kalan 68 il ortalamanın altında. Yani, ortalamadan daha zengin bir ile karşılık, ortalamadan daha yoksul beş ilimiz var! Bunlardan biri de memleketimiz Ardahan’dır. İki Gümrük kapısı bulunan, geniş ve bereketli topraklara sahip, turizmde ciddi potansiyeli olan ilimiz dahi ortalamanın altında. İktisadi yoğunlaşmanın seviyesini görüyor musunuz?

Eğri oturalım, doğru konuşalım. Bu durum sürdürülemez. Apayrı ekonomik seviyeleri olan yerlerin çok farklı öncelikleri ve hassasiyetleri olur, millet ayrışır. Bu her yerde böyledir. 

Ekonominin dinamosunun hür teşebbüs olduğunu düşünüyorum. Devletin rolü zemini hazırlamak; girişimcinin, KOBİ’nin, sanayicinin, tüccarın, esnafın, çiftçinin işi de o açılan alanı iyi değerlendirip, katma değer, yani zenginlik elde etmektir. Ancak burada da çok dengesiz bir durum var. Bu dengesiz durumu Ardahan ve aynı seviyede olan şehirlerimiz için ekonomi biliminin karma liberal ekonomi modeli dediği kamu ve özel sektör ortaklığı ile yatırımları devlet başlatmalıdır. Başka türlü bu tip şehirlerin göç vermesi önlenemez ve kalkınması sağlanamaz. Bu konuda daha sonra detaylı raporlarla Ardahan kamuoyu ve yetkili makamlarla fikirlerimi paylaşacağım.

Değerli arkadaşlar sizinle paylaştığım bu tablo vatandaşımızın mutluluğu açısından devam edemez. Yaşadığı şehirde fırsatlara erişemeyen vatandaşımız mutsuz olur. Potansiyelini değerlendiremez. Ekonominin, siyasetin, sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin ve devletin esas amacı insanın mutluluğu olmalıdır.

Bu tablo şehirleşme ve kalkınma açısından devam edemez. İstanbul başta olmak üzere, beş-altı büyük şehre yığılıp duran nüfus, oraları da yaşanmaz hale getirir. Koca bir ülkenin yükünü birkaç lokomotif şehrin sırtına yıkarsanız oralar da nefessiz kalır. Sanayi, ticaret, şehircilik ve turizm sektörlerinde Ardahan ve benzeri şehirlerde devletimiz belirttiğim modelle kaydırma yapmalıdır.

Bu tablo toplumsal barış açısından devam edemez. Bir kısım vatandaşımız “ben neden kötü şartlarda yaşıyorum” der. Hatta “beni geri bıraktınız” diye sitem eder. Bir başka grup vatandaşımız “neden bu memleketin bütün vergisini ben veriyorum” diye serzenişte bulunur. Hür bireylerden oluşan tek bir millet yerine, birbirinden çok farklı önceliklere ve hassasiyetlere sahip insan kümeleri oluşur.

Ülkemizin dörtte üçü kentlerde yaşıyor. İstihdamın yüzde 85’i sanayi ve hizmetler sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Kalkınmaya, refaha ve huzura ulaşmak için şehirlerimizi şenlendirmeye mecburuz. Ülkemize bolluk, bereket ve zenginlik getirmenin yolu Anadolu’nun yıldız şehirleridir. Çok çeşitli kriterlerde hep ilk üç-beş sırada yer alan kentlerimizin hemen ardından gelen 15 kadar şehrimizin önünü açarsak, iktisadi olarak Türkiye’ye bir Türkiye daha ilave ederiz. Bu şehirlerden biri mutlaka Ardahan olmalıdır.

Peki, mevcut siyasi ortama baktığınızda böyle bir vizyon, irade ve icraat görüyor musunuz? Hayır.

Ben de görmüyorum. Gelin biz bu durumdan vazife çıkaralım ve hükümete maddeler halinde kısa ve öz bir yol haritası önerelim:

Birincisi, ülkemizdeki çeşitli bölgeleri çeşitliliği sağlayan ve toplam riskimizi azaltan bir kalkınma portföyü olarak değerlendirin. Kamu yatırım planını bu çerçevede gözden geçirin. Bu vesileyle, kapattığınız Devlet Planlama Teşkilatı’nı yeniden hayata döndürmenin tam vaktidir.

İkincisi, Anadolu kaplanlarının prangalarını çözün. Açık söylüyorum: Türkiye’nin önünü ancak devletin desteğiyle girişimciler açabilir. Ancak hükümet hâlâ ihracatçıyı dövizinin yüzde 30’unu bozmaya zorlamak, bakkallarla rekabet etmek, canlı hayvan ve et ithal ederek kasaplık yapmak, ödeme sistemlerini yasaklamak gibi işlerle meşgul.

Üçüncüsü, kalkınma hamlesini entegre olarak ele alın: Pazara erişim, finansmana erişim, ve kurumsal kapasite inşası bir sacayağıdır. Bir ayak çalışmazsa sistem ayakta kalamaz. İpotek sorunu olan yerlerde Kredi Garanti Fonu’nu işletmezseniz, sanayi şehirlerini limanlara demiryolu ile bağlamazsanız, Kars Tiflis Bakü demir yolunu Ardahan’ı baypas ederek geçirirseniz,  vergileri kafanıza göre değiştirirseniz bu iş olmaz.

Dördüncüsü, Tüm paydaşlarla yakın çalışın. Merkezi idarenin yerel yönetimlerle, iş dünyasıyla, üniversitelerle, sivil toplum örgütleriyle, meslek örgütleriyle, sendikalarla ve yurtdışı organizasyonlarla işbirliği yapmasında yarar vardır. Kavga ile kalkınma olmaz.

Beşincisi, Esneklik ve yaratıcı çözümlerden korkmayın. Bölgesel asgari ücret gibi, yeni teknolojilerde regülasyon test alanları gibi imkanları değerlendirin. 

Altıncısı, Evrensel hukuk, adil ve hızlı yargı, insan hakları ve özgürlükler, altına imza attığınız uluslararası hukuki metinlere uyma, yüksek yargı organlarının kararlarını uygulama konusunda aleyhinize de olsa mutlaka teminat altına alınız. Böylece ülkemizi üçüncü sınıf demokrasiye sahip ülkeler sınıfından çıkarıp, muassır medeniyetler kulvarında en önde koşturun. Mülakatı hemen kaldırın. Hak eden işe girsin, stajyerlik sürecinde sakıncalı bir durumu istihbarat tespit ederse, yargı kararıyla ilişiği kesilsin. Aksi taktirde gençlerde amansız bir ümitsizlik, kızgınlık, depresyon ve aidiyet duygusunun zayıflamasına sebebiyet veriyorsunuz.

Tarihi eserleri ve Kalesi, Yüksek ovaları, akarsuları, ormanları, zengin çiçek çeşitliliği, yaylaları, iki gölü, iki sınır kapısı ve kayak merkezi ile bir doğa cennetidir Ardahan. Yine Eti, sütü, kazı, peyniri, balı, arpa ve buğdayı ile organik bir gıda deposudur Ardahan.

Bu kadar geniş imkan ve güzelliklere sahip olan şehrimizin geri kalmışlıktan kurtulup, kalkınması ve yaşanabilir hale gelmesi için konuşmamın öncesinde belirttiğim çözüm önerilerimi şimdi daha detaylı ele almak istiyorum.

Birincisi, İşsizlik ve göç sorununun temel kaynağının akademik olarak tespit edilip, çözümü için sorumlu makamlara rapor etmek. Bunun, Üniversite, sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri iş birliği ile yapılası.

İkincisi, Ardahan’a özel teşviklerin ve hibelerin devreye sokulması. 

Üçüncüsü, Sınır kapısından ihraç edilen malların sayısının artırılması ve kotaların kaldırılması. Gümrüklemenin Ardahan da yapılması.

Dördüncüsü, Yaş sebze ve meyve ithalatına izin verilmesi. Ve KDV muafiyetinin sağlanması.

Beşincisi, Gürcistan ile sorunların çözümüne yönelik protokol görüşmelerinin rutin olarak yapılmasının sağlanması.

Altıncısı, Sınır ticaretinin geliştirilmesi için, yap-işlet-devret modeliyle depo ile  antrepoların ve analiz laboratuvarlarının yapılması.  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın lojistik merkezinin hayata geçirilmesi.

Yedincisi, Eski Hanak-Damal-Posof yolunun yeniden yatırım programına alınması.

Sekizincisi, Artvin Tüneli’nin bir an evvel yapılarak faaliyete geçirilmesi.

Dokuzuncusu, Ardahan-Posof Ilgar Dağı tünelinin acilen tamamlanması ve ulaşıma açılması.

Onuncusu, Ardahan, Artvin ve Ahıska’nın ortak kullanacağı bir havaalanı yapılması.

Onbirincisi, Ardahan’da görev yapan başta öğretmenler olmak üzere tüm kamu idarecilerine ve memurlara batı illerindeki meslektaşlarından daha fazla maaş  verilmesi,  her beş yılda bir derece yükseltme verilmesi, kira ve yakıt desteği ile yüksek öğrenim gören çocuklarının tüm masraflarının karşılanması.

Onikincisi, Yalınızçam kayak merkezi  tesislerinin bedelsiz olarak ve teşvikli bir şekilde turizm - otelcilik sektöründe büyük ve profesyonel bir firmaya işletmeciliğinin  devredilmesi.

Onüçüncüsü, Hayvan hastanesinin acilen hizmete açılması.

Ondördüncüsü, Devlet hastanesinde gerekli tüm donanımların temin edilmesi ve gerekli uzman tıbbi personelin acilen atanması. Sağlık sorunlarına mahallinde çare bulamadığı için hemşehrilerimizin  büyük şehirlerde sağlık hizmeti alması için torpil araması ve kıt olan ekonomik kaynaklarını bu yollarda harcayarak,  Ardahan’ın ekonomik kaynaklarının dışarıya gitmesinin önüne geçilmelidir.

Onbeşincisi, Tarım ve hayvancılık sektöründe verilen hibe ve teşvikler olumlu olmakla birlikte, yetersizdir. Bu teşvikler üreticiyi zarardan koruyucu ve kazançlı hale getirecek şekilde güncellenmelidir. Üretici kırtasiye, angarya ve bürokrasiden bıktığı ve bu işlerle uğraşamadığı için teşvikleri yeterince alamıyor, vazgeçiyor. Bu durumda gerekli kazancı elde edemediği için üretimden vaz geçip, göç ediyor. Bu sorunlar acilen çözülmelidir.

Onaltıncısı, Çıldır Gölü turizm imar planı ve alt yapısı acilen yapılmalıdır.

Onyedincisi, Hoçvan’ın ilçe yapılması için tüm bileşenler elele vererek çaba göstermelidir.

Onsekizincisi, Yayla yolları ve elektrik hatları yapılmalıdır.

Ondokuzuncusu, Şehrimizin eğlence ve spor aktiviteleri arttırılmalıdır. Bu çerçevede bölge festivalleri çakıştırılmayacak şekilde gerekirse kura yoluyla adil bir şekilde koordine edilmelidir.

Yirmincisi, Sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri demokrasinin temel taşlarıdır. Yöneticilerin görevlerini hakkıyla yapmaları için demokratik yaptırım gücüne sahiptir bu örgütler. İşini hakkıyla yapan kurum ve idarecileri takdir ederek destek olmalıdırlar. Görevini hakkıyla yapmayan siyasileri ve kamu idarecilerini ziyaret ederek adabına uygun yapıcı uyarılarda bulunmalıdırlar. Sonuç alamazlarsa kamuoyu nezdinde uyarılarına devem etmelidirler. Yine de sonuç alamıyorlarsa demokratik ve yasal çerçevede protestolarda bulunmaları gerekir. Bu demokratik duruş makam sahiplerine az hata yapma ve çok çalışmaya sebep olur. Şehrin kalkınmasına ve yaşanabilir hale gelmesine yardımcı olur. Ne olursa olsun, bu örgütler hiçbir gücün arka bahçesi olmamalıdır. Mutlaka kendi yasal mevzuatları çerçevesinde ayırım yapmaksızın, rehberlik, yol göstericilik, denetim ve icab ederse yasal çerçevede demokratik yaptırım yapmaları gerekir.

Yirmibirincisi, Siyasi makamlarda oturanlar, benden olan ve olmayan ayrımcılığı kesinlikle yamamalıdır. Kendisine oy vermemiş olsa bile, kimseyi dışlamamalı, ekmeği, aşı ve huzuruyla oynamamalı. Yatırım yapan, çalışan, üreten, istihdam sağlayan her kese eşit davranmalı, kolaylık sağlamalı ve destek olmalıdır.  Unutulmamalıdır ki bu şehir şirin ve küçük bir şehirdir ve çoğunlukla herkes ya akraba ya da tanıdıktır.  Yapılan bir haksızlık dolaylı olarak tüm şehri rahatsız eder, nifak tohumları ekerek huzursuzluğa sebep olur. Bu durum netice itibariyle şehrimize çok büyük zarar verir. Gelişmesini ve kalkınmasını engeller. Dilerim tüm yetkili ve sorumlu taraflar bu hususları dikkate alıp gereğini yaparlar. Talep etmeleri halinde Deva partisi olarak biz de kendilerine yardımcı olma sözü veriyoruz”.

Partisinin misyonundan ve vizyonundan söz eden Başkan Gökdemir sözlerini şöyle tamamladı; “Biz Deva kadrolarının sadece kuru hamaset siyaseti yapmayıp, ülkenin önünü açan, yöneticilere rehberlik ve aynı zamanda denetim yapan, pozitif ve yol gösterici siyaset yapmanın temel sebebi, Anadolu insanının aklından, irfanından, ferasetinden gücümüzü ve terbiyemizi almamızdır. Toplumu kardeş kılan, Deva Partisi’nin olmazsa olmazları; adalettir, demokrasidir, özgürlüklerdir, adil paylaşımdır, çağdaş eğitimdir, bağımsız yargıdır, inançtır, aklın ve bilimin yol göstericiliğidir.  Yani Deva Partisi; demokrasidir, özgürlüktür, adalettir, hakça paylaşımdır, zenginliktir, refahtır, diyalogdur, uzlaşmadır, temiz siyasettir, sözünün eridir, topluma saygıdır, dostluktur, sözde değil özde kardeşliktir, insanca yaşamaktır. Ve DEVA Ali Babacan’dır. Kongremizin Ülkemize, Ardahan’ımıza ve partimize hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Bugüne kadar emeği geçen tüm yol arkadaşlarımıza teşekkür eder, yeni seçilecek yönetim kuruluna başarılar diliyorum” diye konuştu.

Toplantının ardından Başkan Orhan Gökdemir ve Yönetim Kurulu üyeleri esnaf ziyaretlerinde bulundular.

 

 

ŞENOL KİRMAN/ARDAHAN MEDYA